Ni̇komedi̇a'nın Renkli̇ Rölyefleri̇

İçeriği Görüntülemek İçin Alttaki Butona Tıklayın.

İndir

KAYIP ROMA BAŞKENTİ NİKOMEDİA’NIN RENKLİ RÖLYEFLERİ

 

İzmit'in Çukurbağ Mahallesi'nde ortaya çıkarılan Nikomedia'nın boyalı mermer rölyefleriyle ilk karşılaşmam 2013 yılında oldu. Assos antik kentinden birkaç pişmiş toprak heykelcik üzerine araştırma yapmak için Kocaeli Arkeoloji Müzesi'ni ziyaret etmiştim.

Müzeye ait depo olarak kullanılan hangar binasında, umulmadık derecede iyi korunmuş renklere sahip, birbirini kucaklayan iki figürün yer aldığı bir rölyef parçasını gördüğümde şaşkınlık tan sarsıldım ve şu güne kadar bu sürpriz heykeli her gördüğümde heyecanım, hayranlığım bir nebze olsun azalmadı. O zamanlar müze müdürü İlksen Özbay'dı.

Onun yerini daha sonra Rıdvan Gölcük, son olarak da Serkan Gedük aldı. Bana ve ekibime müzenin kapılarını açan, Çukurbağ'daki buluntulara karşı bitmek bilmeyen merak ve tutkuma katlanan Kocaeli Arkeoloji Müzesi'nin bu üç yöneticisine de ve müzenin tüm çalışanlarına çok teşekkür ederim.

Tabii ki, bu araştırmaların hiçbiri, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün desteği ve izni olmadan gerçekleştirilemezdi. 2015 yılında bu rölyeflerle ilgili araştırmam, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından sağlanan bir destek (Proje #115K242) ile finanse edildi ve Çukurbağ Arkeoloji Projesi adını aldı.

Bu destek sayesinde içerisinde Kocaeli Arkeoloji Müzesi çalışanları, yüksek lisans öğrencilerim Tolga Özak ve Fırat Gökdemir ve harika kurum ve kişilerin olduğu bir ekip oluşturabilme şansını buldum. Tüm ekibe, özellikle rölyeflerin taşınması ve restorasyonu sırasında gösterdikleri özen için Anka Restorasyon'a; alandaki ölçümler, planlar ve 3B modeller konusunda yardımları için Muka Mimarlık'a; problemli iç mekan koşullarına rağmen çekilen harika fotoğraflar için Orhan Cem Çetin ve Saygın Serdaroğlu'na; PXRF analizi için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'ndan Abdullah Zararsız'a; çok renklilik konusundaki titiz çalışması için Georgia Üniversitesi'nden Mark Abbe'ye ve ayrıca kapılarının eşiğinde yürüttüğümüz araştırmalara katlanan Çukurbağ Mahallesi sakinlerine teşekkürü bir borç bilirim.

2019 yılında Avrupa Komisyonu'nun Marie Sklodowska- Curie Aksiyon'undan kazandığım fon sayesinde Çukurbağ Arkeoloji Projesi, Avrupa Komisyonu MSCA Nikomedia Projesi'ne dönüştü.

Bu kitap öncesinde, Çukurbağ Arkeoloji Projesi'nin bazı sonuçlarını makale ve kitap bölümlerinde ayrı ayrı yayınladım: Proje ilk olarak 2015 yılında Antiquity dergisinin proje galerisi makalesinde tartışıldı; daha sonra ise Kocaeli Belediyesi'nin düzenlediği Kocaeli Tarihi Sempozyumu'nun 2017 yılında yayınlanan bildiri kitabında yer aldı.

Eş imparatorlar Diokletianus ve Maximianus'un kucaklaşması olarak tanımladığım Nikomedia rölyefinin ayrıntılı bir incelemesi 2018'de American Journal of Archaeology'de yayınlandı. Mark Abbe ile polikromi üzerine yaptığımız analizin ön sonuçları Technè dergisinin 2019'daki antik polikromi özel sayısında yer aldı. Nikomedia frizinin tematik programı üzerine başka bir çalışma da Münster Üniversitesi'nden meslektaşlarımla birlikte hazırladığımız, antik çağda İzmit (Nikomedia) ve İznik (Nikaea) şehirleri üzerine bir kitapta yayınladı. Mitolojik tasvirlerin yer aldığı iki rölyef paneli ile ilgili bir diğer araştırma ise Journal of Roman Archaeology'nin 2020 sayısında yayınlandı.

Orijinalini İngilizce olarak hazırladığım ve 2021 yılında yayınlanan kitabın yazım ve düzenleme süreci yaklaşık iki yıl sürmüştür. Elinizde tuttuğunuz Türkçe çeviri ise yaklaşık yedi aylık bir çalışmamın ürünüdür.

2018-19 yıllarında Harvard Üniversitesi, Radcliffe Gelişmiş Bilimler Enstitüsü'nden ve 2019-21 yılları arasında Oxford Üniversitesi, Classics Fakültesi'nden, Avrupa Komisyonu Marie Sklodowska- Curie Aksiyonu kapsamında aldığım iki araştırma projesini yürütmem için bana uzun bir süre akademik görevlendirme sağlayan, mensubu olmaktan gurur duyduğum Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'ne de teşekkür etmek isterim.

Araştırmacı akademisyen olarak çalıştığım Harvard ve Oxford Üniversiteleri'nden aldığım bu muazzam destekler bana yazmak için çok ihtiyaç duyduğum zamanı, özel kütüphanelerde araştırma fırsatı ve ayrıca dünyanın dört bir yanından meslektaşlarımla ve öğrencilerle yüz yüze çalışma fırsatı sağladı.

Bu kitabın içeriğinin bazı kısımlarını çok sayıda üniversite ve kurumda çeşitli konferanslarda sundum. Dünyanın üç farklı kıtasında beni davet eden ve projeye ilgi gösteren herkese teşekkür etmek istiyorum. Bu kitaptaki fikir ve yazılarımı onların soruları, yorumları ve önerdiği iyileştirmeler netleştirdi. Bu bağlamda bulunduğum kurumlar ve davet eden uzmanlar arasında: New York Üniversitesi'nden Clemente Marconi; Columbia Üniversitesi'nden Francesco de Angelis; Münster Üniversitesi'nden Klaus Zimmermann, Achim Lichtenberger ve Engelbert Winter; Louvre Müzesi'nden Brigitte Bourgeois; Durham Üniversitesi'nden Catherine Draycott; Dumbarton Oaks'tan Jan Ziolkowski; Pennsylvania Üniversitesi'nden Brian Rose; Marburg Philipps Üniversitesi'nden Beate Böhlendorf, Heidelberg Üniversitesi'nden Stephan Westphalen ve Katinka Sewing: John Hopkins Universitesi'nden Marian Feldman ve (Yunanistan) Ulusal Helen Araştırma Vakfı'ndan Antigoni Zournatzi, Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nden Cemal Kafadar ve Gülru Necipoğlu; Harvard Üniversitesi Classics Bölümü'nden Adrian Stähli; Rutgers Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nden John Kenfield; Münih Ludwig Maximilians Üniversitesi'nden Markus Löx; St Andrews Üniversitesi'nden Roger Rees ve Harvard Üniversitesi Gelişmiş Bilimler Enstitüsü'nde 2018-2019 yılı dönem arkadaşlarım olan tüm bilim insanları bulunuyor.

Aralarında Bahadır Yıldırım, Mark Abbe, Katherine Dunbabin, Esen Öğüş, Emmanuel Mayer, Adrian Stähli, Chris Hallett, Jan Østergaard, Kutalmış Görkay, Tolga Özhan, Sencan Altınoluk, Semiha Altier, Hüseyin Sami Öztürk, Clive Foss, Yavuz Ulugün, Efthymios Rizos, Ine Jacobs, Maria Stamatopoulou ve Phil Stinson'ın olduğu birçok meslektaş arkadaşımla yaptığım sohbetler fikirlerimi geliştirmeme yardımcı oldu. Hepsine, en önemlisi, R.R.R. (Bert) Smith'e çok minnettarım. Bert'ün rehberliği ve sonsuz desteği olmadan bu kitap mümkün olmazdı.

Çukurbağ'daki kazıların bitmemiş olması, ilk kurtarma kazılarından miras aldığımız sorunlar ve kentsel arkeolojinin zorlukları cesaretimi kırsa da bu kitabın tamamlanmasını durdurmadı. Gelecekte devam edecek daha fazla kazı ve araştırmanın bu kitaptaki çıkarımlarımı ve iddialarımı değiştirebileceğinin farkındayım.

Kitapta karşınıza çıkabilecek tüm hataların tüm sorumluluğunu üzerime alıyorum. Bununla birlikte, Çukurbağ'daki yoğun modern yerleşim ve karmaşık kamulaştırma süreci nedeniyle on yıllarca sürebilecek yeni kazıların, eskilerin sonuçlarını gözden geçirip revize etmek için büyük bir fırsat sağlayacağına inanıyorum. Umuyorum ki bu kitap, Nikomedia arkeolojisine yapılan bir yolculuğun sadece başlangıcıdır; daha fazla araştırmaya yardımcı olacak, kültürel farkındalığı arttıracak ve Nikomedia frizinin çoktan hak ettiği yeni bir sergi salonunun hazırlanmasında yardımcı olacaktır.

Kitap hazırlık sürecinde emeği geçen Tolga Özak ve Brepols Yayınevi editörlerine, Türkçe edisyonu için emeği geçen Koç Üniversitesi Yayınları editörlerine ayrıca teşekkürlerimi sunmak isterim.

Kitabın elinizdeki renkli Türkçe edisyonu için finansal destek sağlayan, Oxford Üniversitesi-Avrupa Komisyonu Marie Sklodowska-Curie Aksiyonu'na, 2021'de yeniden başlayan Nikomedia Çukurbağ Kurtarma Kazısı'nın sponsoru İzmit Belediyesi'ne, İzmit Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Ceren Öker Cömert'e, Çukurbağ buluntuları özelinde Nikomedia tarihinin aydınlatılması ve kültür mirası olarak kazandırılması için gösterdiği ilgi ve destek için İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet'e ve Nikomedia Çukurbağ Kazı protokolü sürecinde özveri ile destek olan Kültür ve Turizm Bakanlığı'na, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Yazgı'ya ve tüm Genel Müdürlük çalışanlarına minnettarım.

Son olarak da aileme teşekkür etmek istiyorum. Canım babam Arif Şare'nin son yıllarda bir hastalıkla mücadelesi onun bazı anılarını silmiş olabilir ama benim hafızam onu hep muhteşem bir tarih ve hayat öğretmeni ve entelektüel sorgulamanın savunucusu bir Türkiye aydını olarak hatırlayacak.

Bu kitabı çocuklarım Can Aras Ağtürk, Arden Alp Ağtürk ve eşim Hakan Ağtürk'e ithaf etmek istiyorum. Ben tutkumun peşinden giderken onlar beni üç farklı kıtada evlerini, okullarını değiştirerek ve arkadaşlarını özleyerek takip etmek zorunda kaldılar. Bu uzun yolculuk sayesinde tüm dünyaya ait oldular, tıpkı bu kitap aracılığıyla dünyayı dolaşma şansına sahip olacak Dünya Kültür Mirası Nikomedia Frizi gibi.

 

TUNA ŞARE AĞTÜRK

 

 



  • 22-07-2024 - 11:49:11
  • 52

Paylaş